Aradıgınız Herşey Bu Sitede
 
  Ana Sayfa
  İletişim
  sevgililer günü
  Tatil Resimleri
  Araba Resimleri
  bebek resimleri
  Karikatür
  Acıklı Sözler
  meyve resimleri
  Doga Resimleri
  Klipler
  Rüya Tabirleri
  Romantik Resimler
  Sohbet
  ŞiirLer
  Fıkralar
  güzel Sözler
  komik sözler
  aşk sözleri
  Haberler
  Oyunlar
  Canlı Maç Sonuçları
  Ziyaretçi defteri
  ANKETLER
  Siteni Ekle
  ilginc
  Anlamlı Sözler
  sevgi sözleri
  Etkileyici Sözler
  atasözleri
  ünlü resimleri
  at resimleri
  msn yazıları
  sekilli msn nickleri
  Canlı TV
  manzara resimleri
  hayvan resimleri
  Top List
  Turkiye Resimleri
  Karisik Resimler
  Resimli şiirler
  Ahe Ahe : )
Fıkralar




Kısa Nasrettin Hoca Fıkra - Belki

Nasreddin Hoca ağır bir hastalığa yakalanmış. Günlerce yatak döşek yatmış. Bir gün:
-Aman karıcığım, demiş. "en cicili bicili giysilerini giy. Tak takıştır, sür sürüştür, bi güzel süslenip püslen. Başucumdan da ayrılayım deme.." demiş.

-Aşkolsun efendi; demiş karısı. "Bu dediğin olacak şey mi? Sen böyle ölüm döşeğinde yatarken süslenip püslenmek yakışık alır mı hiç? Gören konu komşu ne demez sonra?

Nasreddin Hoca karısının sözünü kesmiş hemen:
-Konu komşuya kulak asma sen. Süslenmene bak. Ben neredeyse son nefesimi vermek üzereyim. Azrail canımı almaya gelince belki seni beğenir, bakarsın beni bırakır seni alır...!


Nasrettin Hocanın Hayatı ve Fıkraları - Dilenci Fıkrası


Nasreddin Hoca bir gün pazarda dolaşırken yanına bi dilenci yaklaşır ve:
-Bana sadaka veririsen sana dua ederim! der..

Demesiyle Hoca hemen cebinden beş on kuruş çıkarır, dilenciye verir.
-Aman dua mua etmem istemem! der Hoca.

Dilenci:
-Niye?
Nasreddin Hoca:
-Eğer senin duan kabul olsaydı, sen şimdi dileniyor olmazdın...!


Nasrettin Hoca Fıkraları - Hoca'nın Sarığı


Nasrettin Hoca bir gün tarladan dönerken kuvvetli bir rüzgar çıkmış ve Hoca daha n'oluyor demeye kalmadan başındaki sarığı rüzgardan uçmuş ve çamura bulanmış. Hoca almış yerden sarığı geçirmiş başına.

Sıkkın sıkkın yürürken birkaç adam çıkmış karşısına. Hoca'nın başındaki sarığı görünce her kafadan bir sese çıkmaya başlamış:

-Hocam sarığın kirlenmiş..., Hocam sarığın çamur olmuş...!
Hoca: Kirlenmişse kirlenmiş n'apalım yani..!
-N'apalımı var mı Hocam? Yıkasan şu sarığını..!
Hoca: Pöh..! Yıkayınca yeniden kirlenmeyecek mi sanki!
-Olsun Hocam, kirlenince yeniden yıkarsın.
Hoca: Bir daha kirlenir..?
-Sen de bir daha yıkarsın Hoca'm.

Hoca sarığın kirlendiğine mi yansın, yoksa adamların ukalalığına mı kızsın... Öfkeyle homurdanmış Hoca:
-Ne yani ben bu dünyaya sarık yıkamaya mı geldim..!


Kurban Bayramı - Nasreddin Hoca


Nasreddin Hoca parasızlıktan o kurban bayramında kurban alamamış. Bayram namazından, kara kara düşünerek eve dönerken, otlayan koyunları görmüş ve gözüne kestidiği birini alıp eve götürmüş. Güzelce kesmiş, etlerini kemiklerini ayırmış. Hanımına:
-Hanım al şu eti güzelce kavur bakalım da, yiyelim birlikte, daha sonrada gelen misafirlere ikram ederiz demiş.

Hoca'nını hanımı bu işe baştan razı değilmiş zaten. Sormuş Hoca ya:
-Hocam kıyamet günü bu koyun için sorguya çekilince ne yanıt vereceğiz? demiş.
Hoca :
-İnkar ederiz, demiş.
-İnkar edemeyiz, kıyamet günü keçi dirilip tanıklık edecek.
-Tamam işte, demiş Hoca. Kıyamet günü keçi dirilip gelse hemen yakalayıp sahibine geri verip bu dertten kurtuluruz.


Rahmet Yağıyor - Nasreddin Hoca Fıkraları


Nasreddin Hoca çok yağmurlu bir günde pencerenin önüne oturmuş dışarıyı izliyormuş. Bir ara komşularından birini, koşa koşa evine doğru giderken görmüş. Pencereyi açarak seslenmiş:
-Yazık sana komşu..! Senin gibi aklı başında, inançlı bir adam, Allah’ın rahmetinden kaçar mı hiç?…

İçinden Nasreddin Hoca’ya hak veren adamcağız, koşmayı bırakmış ve ağır ağır yürümeye başlamış. Fakat eve geldiğinden tepeden tırnağa ıslandığını anlayınca, Hoca’nın oyununa uğradığını anlamış...

Günün birinde bu sefer de Nasreddin Hoca yolda yağmura tutulmuş, koşa koşa evine gidiyormuş. Daha önce kendisiyle alay ettiği komşusunun evinin önünden geçerken adamcağız “taşı gediğine koymanın tam zamanı” diye düşünerek, Hoca ya seslenmiş:
-Hocam, Hocam, Allah’ın rahmetinden niçin kaçıyorsun, ayıp değil mi sana?

Hoca, hiç istifini bozmadan koşmaya devam ederek şu cevabı vermiş:
-Sen ne anlarsın be adam!… Ben rahmetten kaçmıyorum, tam tersine yere düşen rahmetleri
çiğnememek için koşuyorum!…”


Keramet Sarıktaysa - Nasrettin Hoca Fıkraları


Adamın biri Nasrettin Hoca'nın yolunu kesip elindeki mektubu uzatmış:
-Aman Hoca'm, gözünü seveyim şu mektubu bana okuyuver.

Hoca almış mektubu, açmış bakmış. Bir süre elinde evirip çevirdikten sonra tutup sahibine geri vermiş:
-Bu mektup okunacak gibi değil. Yazılar kargacık burgacık. Hem dilide yabancı, ben okuyamam bunu, kusura bakma...! demiş Hoca.

Adam çok kızmış bu işe, terslemiş Hoca'yı:
-Ayıp Hoca ayıp..! Benden utanmıyorsan başındaki sarıktan utan bari. Bir mektubu okuyamadın yahu..!

Hasreddin Hoca'nın canı bu işe çok sıkılmış. Başındaki sarığı çıkardığı gibi adamın başına geçirmiş:
-Hadi bakalım demiş, mademki keramet sarıkta sen oku bakalım şu mektubu da görelim...!


Kırk Yıllık Sirke - Nasreddin Hoca Fıkraları


Nasrettin Hoca tam yatacakken birden kapı vurulmuş. Hoca söylene söylene kapıyo açmış. Kim olacak Hoca'nın yan komşusu:
-Hocam, sende kırk yıllık sirke varmış, haberini aldım. Rica etsem bir bardak verirmisin, şifa niyetine içeyim, demiş.
Hoca bu, malı kıymetli tabiki..
-Yahu adı üzerinde kırk yıllık sirke, öyle her keze vermiş olsaydım sirke bu zamana kalırmıydı hiç...!


Nasrettin Hoca Fıkraları - Tokat


Hoca, yolda dalgın dalgın yürürken, muzipin biri ensesine bir tokat patlatmış. Hoca şaşkınlıkla arkasına dönünce, adam eğilerek selam vermiş. Sonra da yüzsüzce ellerini oğuşturarak:
-Kusura bakmayın efendim! Ben sizi arkanızdan çok samimi bir dostuma benzettim!... demiş.

Hoca, bu söze kanmamış:
-Olmaz öyle şey, yürü kadıya!... diyerek adamı mahkemeye götürmüş. Meğer adam, kadının yakın ahbabı imiş. Hoca olayı anlatmış. Kadı düşünüp taşınmış ve Hoca'ya:
Peki demiş, sen de ona bir tokat at da ödeşin!...

Hoca , bu şekilde ödemeyi kabul etmeyince, kadı:
-Bir tokadın hakkı 1 akçedir. O halde davalı bu parayı versin sana!... demiş.

Hoca razı olmuş. Fakat dava edilen adam yanında para olmadığını: hemen gidip getireceğini söyleyerek izin istemiş.

Kadı da izin vermiş. Hoca mahkemede bekleye dursun: aradan epey zaman geçtiği halde adamın geldiği yok!...

Hoca epey bekledikten sonra hiddetle yerinden kalkmış ve Kadı Efendinin ensesine bir tokat patlatmış:
-Efendi hazretleri, demiş. Madem ki bir tokatın diyeti 1 akçedir. o halde bu adamın getireceği 1 akçeyi sen al, zira benim daha fazla beklemeye ne zamanım ne de takatim var!...


Nasrettin Hoca Fıkraları - Farz


Nasrettin Hoca'nın evine bir gün 3 eski arkadaşı misafirliğe gelir. 3 üde birbirinden oburdur. Nasrettin Hoca sofraya hangi yemeği getirse silip süpürürler. O kadar ki tencerelerde yemek bitince, sünnettir diye ekmekle iyice tencereleri sıyırırlar. Bu sırada odaya Nasreddin Hoca'nın kedisi girer.
Arkadaşları Nasreddin Hoca'yı memnun etmek için:
- "Aman ne güzel kedi. Adı ne bunun Hocam?" diye sorarlar.
Hoca:
- "Adı Farzdır", der.
Hoca'nın arkadaşları şaşırıp birbirlerine bakarlar:
- "Bu ne biçim isim Hoca Efendi?" derler. "Şimdiye kadar farz isminde bir kedi ismi hiç duymamıştık."
Hoca hemen taşı gediğine koyar:
- "Ne yani, sünnet diyeyim de onu da mı yiyesiniz?"


Nasrettin Hoca Fıkrası - Sahte Dostluklar


Hoca'nın çok sevdiği hanımı vefat eder. Bu durum Hoca'da büyük üzüntü meydana getirir. Herkes bu üzüntülü durumun uzun süre devam edeceğini zanneder eme hiç de öyle olmaz. Hoca bir hafta sonra eski haline döner. Eskisi gibi neşeli görünmeye başlar.

Bir müddet sonra, Hoca'nın eşeği ölür. Bu sefer dünya Hoca'ya zindan olur. Yemeden içmeden kesilir. Bunu görenler, Hoca'nın hanımına vefasızlık ettiğini düşünür ve toplanıp Hoca'yı ziyaret ederler.
-Hocam, hanımın vefat etteğinde bu kadar üzülmemiştin, oysa ki eşeğin öldüğünde yemeden içmeden kesildin, hala kendine gelemedin, nedir bunun sebebi, diye sorarlar.
Hoca kaşlarını çatar ve ciddi bir tavırla:
-Hanım vefat etteğinde, daha cenazeden dönerken eş dost,"Üzülme Hoca, biz sana daha iyisini buluruz, seni evlendiririz" dediler. Halbuki eşeğim öleli bir hafta oluyor, kimse çıkıp ta "Hocam sana daha iyi bir eşek alırız" demediği gibi daha önce verdikleri sözü de tutmadılar. Böyle sahte dostluklar, yalancı teselliler karşısında ben üzülmeyim de kimler üzülsün?


Nasrettin Hoca Fıkraları - Bahşiş


Nasrettin Hoca bir gün hamama yıkanmaya gider. Hamamcılar Hocayla hiç ilgilenmezler, eski bir peştamal, yırtık bir havlu verirler. Nasrettin Hoca hiç sesini çıkartmaz. Hamamdan çıkarken yüklüce bir bahşiş bırakır.

1 hafta sonra Hoca aynı hamama geldiğinde, bu kez büyük ikramlar görür, fakat çıkarken hiç bahşiş bırakmazr.

-Hocam der hamamcılar, gösterdiğimiz o kadar ilgiye neden bahşiş bırakmıyorsun?

- Bugün vermememin nedeni geçen haftaki hizmetinizden der Hoca, geçen hafta verdiğim de bugünkü hizmetinizin karşılığıydı. Böylece ödeştik !


Nasrettin Hoca Fıkraları - Yemen Kahvesi


Keyif bu ya, Hoca'nın canı bir gün kahve içmek ister. Oralarda bulunan bir kahveye girer ve bir kahve ister. Kahveci latife etmek için. getirdiği kahvenin fincanının altına bir kağıt iliştirir:
-Hocam, bu kahve Yemen'den gelmektedir. Yolu uzak olduğundan, bu kahveye 20 akçe yetmez, 25 akçe bırak.

Hoca bunları okuduktan sonra kahveden bir yudum alır, bakar ki önceden içtiği kahvelerden pek de farkı yok. Kahvesi bittikten sonra kağıdın arkasını çevirir ve kahveciye bir not yazar:
-Kahveci, kahvenin Yemen den geldiğine şüphem yok, yolu pek uzak olduğundan sana 25 değil125 akçe de yetmez. Bu durumda sen iyisimi iflas etmeden kahveni kapat.

 
   
Bugün 1 ziyaretçi (4 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol